Kayıtlar

Perdeler

Değerli hocam Neyzen Niyazi Sayın, mûsikîyi “iki perde arasındaki mânevî münâsebet” olarak tanımlar. Mûsikîde sesleri ifade eden perde kavramının mûsikî tanımında anılması, aslında icra süreçleri açısından değerli bir bakış açısını da ortaya koyar. Perdelerin birbirlerine göre konumlarının değişmesi, seyir denen cümle kurulumu ve hareket tarzıyla yeni bir hâl almaları, mûsikîye geniş ve gizemli bir alan sağlar. Perdelerin birleşerek oluşturduğu dörtlü ve beşliler, yine kendi aralarındaki ilişkiyle dizileri, oradan da makamları oluşturduğunda, bu kadîm sürecin yapı taşı olarak yine perdeleri görebiliriz. Bu nedenle perdelerin nazariyatımız içerisindeki yeri, icra açısından hayatîdir denebilir. Perdelerin nazari sistem içerisindeki -başka bir deyişle mûsikînin yazılı kısmındaki- önemini bu şekilde özetledikten sonra, icradaki değerine de bir bakmak gerekir diye düşünüyorum. Bazen mûsikîyi dinlerken -örneğin bir taksim içerisinde- bir bölüm, bazen de icranın tamamı bizi zamandan ve mekând...

Kültür Neden Öteki?

Kültür, milletleri bir arada tutan değerler içerisinde önemli bir yere sahiptir. Ama gelin görün ki şimdilerde, yüzyıllar içerisinde gelişen ve şekillenen kültürün gelenekle gelecek arasında sıkıştığı bir dönemdeyiz. Geçmiş zamanlarda kültürün gelenekten geleceğe doğru devam eden yolculuğu, modern dönemin "sebepsiz değişimi" kutsayan iklimi içerisinde inkıtaya uğradı. Değişimin sürekliliği, istikametsizliği ve koşuşturması içinde kültür, zaman içerisinde böyle bir değişimin nesnesi olmadı. Çünkü olamazdı. Neden mi? Kültüre dair gelişimler ve değişimler zaman dairesi içerisinde oldukça yavaş ilerlemekteydi. Özellikle "üç selîmin" (kalb-i selîm, akl-ı selîm ve zevk-i selîm) imbiğinden geçmeden ilerlemesi mümkün değildi. Mûsikîden bir örnek verelim. Bir makam sanat iklimine doğunca, o makamın makam külliyatının içerisinde diğer makamlarla eşit şekilde gelişeceğine dair bir kural yoktu. Makam; ancak dinleyiciler, icracılar ve besteciler tarafından rağbet gördüğü ölçüde ...

Gelenek ve Mûsikî Üzerine

Katmanlı bir yapıya sahip olan kavramların çoğalarak kavramsal bir yığın haline  gelmeleri, yeni üretilen kavramların gelenekle olan ilgi düzeylerinin “sorgulanmaması yla”  doğrudan ilgilidir. Çünkü “öz” bazen kavramın işaret ettiği alanın tam merkezinde, bazen  yakınında bazen de çok uzağında kalabilir. Eğer bu mesafeler göz ardı edilir ise yeni kavram  üretmenin önünde hiçbir kısıt kalmayacak, aynı zemine bakan farklı zaviyelerden farklı  kavramlar türeyecek, araştırmacı da bu yığınları kaleminin ucunda taşımak zorunda kalacaktır.  Gelenekle olan ilişki incelenirken de “geleneksel”, “icat edilen gelenek” ve “gelenekçilik”  kavramlarının ifade alanına bir göz atmak gerekir. Çünkü bu dairede, yığınların oluşum  sebeplerini görmek mümkündür. Kavramların arasında oluşan makaslar da yeni kavramların  oluşmasına zemin hazırlar. Çünkü sanatçı ve sanatkâr örneğinde olduğu gibi kavramlar  arasındaki makas günden güne açılmaktadır. Bu gibi sebep...

Sanat Ne İçindir?

Hızlı üretimle ve tüketimle sınandığımız bu demlerde popüler olanın hakim konumunun ötekisi olan geleneksel sanatlarda durum çok da parlak gözükmüyor. Geleneğin, geçmişten emanet olarak yüklendiği değerleri icra etme görevine, bu hazineyi geleceğe ulaştırma vazifesi de eklenince, alanın yükü iyice ağırlaşıyor. Geleneğin bu kadîm vazifesinin en önemli destekçileri üniversitelerimiz ve Kültür Bakanlığı’mızdır. Bununla birlikte, belediyelerimize bağlı olarak açılan kurslar da gelenekli sanatların tanıtımı ve bu alanın icracılarının istihdamı açısından önemli vazifeler ifa etmektedirler. Yani gelenekli sanatların destekçisi yoğun olarak kamu kaynaklarıdır. Bu kaynakların aktarımında süreçlerin daha sağlıklı yönetilmesi ve istikametin belirlenebilmesi için bir üst politikanın olmayışı; değerli bir niyetten hasıl olacak faydayı aşağıya çekebilir. Bu nedenle tüm süreci kapsayacak bir kültür politikasını “Milli Kültür Hamlesi” kapsamında ihdas etmek gerektiğini sıkça dile getiririm.   ...

Kavramlarla Gör(eme)mek

Kavramlarla algıladığımız bir hayatın içerisindeyiz. Modernin yüksek hızıyla hareket ederken yeni kavramları daha çok görüp, daha fazla biliyoruz artık. Bu kavramlar, görünmez olanı görünür yaparken zihin dünyamızda bir yönlendirme aracı olarak da işlev görüyor. Aynı kavram çatısı altında, yakın zaviyelere açılan pencereler zamanla farklı algılara seslenebiliyor; algılar da kavramları zaman içerisinde değiştirebiliyor. Algıların yönetilmesinde bir araç olarak kullanılabilen kavramların dünyasına girebilmek için Platon’un mağara alegorisini hatırlamakta fayda var. Bir mağarada sadece karşılarındaki duvara bakabilen mahkûmların, arkalarında yüksekçe bir duvar olduğunu; duvarın arkasında da bir ateş yandığını düşünelim. Duvarın üzerinde yürüyenlerin gölgeleri mahkûmların karşısına yansıdığında, arkalarına bakamayan mahkûmlar bir süre sonra gölgelerin konuştuğuna ikna olurlar. Mağarayı kurgulayanların istediği yönde hareket eder mahkûmların tüm algıları. Sosyal medyanın kurgulanmış havası ...

"Millet Bu Müziği İstemiyor!"

Bir proje görüşmesinde “salon dolmaz”, “izleyici gelmez” nidaları havalarda uçuşuyorken, ilgili birimin amiri “millet bu müziği istemiyor!” diyerek son noktayı koymuştu. Milleti popüler kültüre boğanların ilk iki sloganına alışıktım; fakat bu sonuncusu, benim için (yıllar önce) yeni bir argüman olmuştu. Öncelikle şunu söylemelim ki bir projeyi milletimizin beğenisine sunmak için önüne popülerlik çıtasını eklemek, aslında milletimizin seçimlerini daraltır. Malumunuz insanlar seçimlerini onlara sunulan seçenekler üzerinden yaparlar. Bu seçenekler ne kadar çeşitli olursa, sonuç da o kadar çeşitlenir; seçeneklerin daralması ise sonucu sadece belirli bir yöne doğru çeker. Bu nedenle bir seçenek olarak gelenekli sanatların masada olması her durumda toplumun iyiliğine olacaktır. Çünkü bu kadim mirasın mirasçıları değerli milletimizdir. Onun kendi kültürünü görmesine engel olacak uygulamalar, kültürle millet arasına bir set çekerken, milletimizin kültür emperyalizminin ağır bombardımanlarına k...